Yazar: Metin Yaman (SAÜ Matematik Bölümü araştırma görevlisi)
Yıl: 1995-2
Sayı: 22
Matematik yeteneği, zamanımızın ileri teknoloji toplumunda prestij ifade eden işlerde başarının anahtarıdır. Matematik olmadan teknik uzmanlık gerektiren işlerin çoğunda –hesaplama, mühendislik, bilim ve tıpta– başarılı olmak mümkün değildir. Ayrıca matematik günümüzde spor ve müzik gibi dallarda da uygulama alanı bulmaktadır.
Hayatın her kademesinde matematik bu kadar öneme sahipken maalesef pek çok insan matematik denince şöyle bir çekinir, sayılardan ve sayısal işlemlerden olabildiğince uzaklaşır. Matematik korkusu, iyi eğitilmiş bireylerin gelişmesinde önemli bir engel olarak ortaya çıkar. Matematik korkusu olanlarla yapılan röportajlarda şu şekilde duygusal tepkilerle karşılaşılmıştır: kalp atışında artış, terleme, kafanın allak bullak olması. Matematik korkusu, okul ödevlerini yapmamakta kullanılan bir taktik değildir. Bu korku, matematikle uğraşmamak uğruna ortaya konan bir psikolojik tepkidir. Bu korkuya sahip insanlar son derece sinirli olurlar ve buna sebep olan ortamdan olabildiğince uzaklaşırlar. Bu korku, insanların matematik yeteneğini kullanmasını önlemede önemli bir rol oynar. Bugün birçok öğrenci bundan ızdırap çekiyor. İddia edebiliriz ki bugün toplumlarda teknoloji karşıtı baskıların yayılmasında, artmasında matematik korkusu büyük rol oynar. Okullu olmanın ilk yıllarından itibaren üzerinde durulması gereken bir konudur.
Matematik Korkusunun Kaynakları
ABD’de yapılan bir araştırma birçok öğrencinin aslında matematiği sevdiğini, matematiğin önemli bir konu olduğunu bildiğini ve bunu başarmak istediğini, ve öğrencilerin %15-25 arasında bir oranında matematiğin en sevilen konular arasında olduğunu göstermiştir. Bu sonuçların ışığı altında, niçin matematik korkusu birçok öğrenci üzerinde dramatik bir etki yapan bir ortak olgudur?
Matematik korkusu bir fobidir. Fobi, özel durumlar ve olaylar karşısında tepki olarak oluşan sebepsiz bir korkudur. Bütün fobiler gibi matematik korkusu da öğrencilikte kazanılır.
Fobiler, ya dişçi korkusunda olduğu gibi özel olay veya durumla ilgili olaylardan, ya da bir büyüğün fareden, örümcekten korkmasının ardından çocuğun da bundan korkması gibi duygusal şekilde öğrenilir. Matematik korkusu bunların her ikisinin katkısı ile kazanılır.
Matematik korkusu ile diğer bilinen fobiler arasındaki fark, korkulan şeyin kendi fiziksel durumundan ziyade kişisel kavramlarına karşı duyulan bir korku olmasıdır. Matematiğin korkulması gereken bir şey olduğu fikri okulun ilk yıllarında başlar. Öğretmenler ve diğer insanlar, öğrencilere ileriki hayatlarından matematik yeteneğinin önemini vurgularken aynı zamanda da zor olduğunu ve korkulması, çekinilmesi gereken bir şey olduğunu söylerler. Sebeplerden biri de öğretmen ile öğrenci arasındaki kopukluktur. Öğrenci, anlatılan konuyu anlayamamakta, öğretmen öğrencinin anlayabileceği şekilde konuyu anlatamamaktadır. Problem çözmede öğrenciler somuttan soyuta geçişte zorlukla karşılaşırlar. Öğretmenin burada devreye girmesi gerekir. Yine öğrenciler arasındaki sebep sonuç ilişkisini kurabilmekteki farklılık, çabuk dönüşebilmedeki farklılık da önemlidir. Bir başka sebep ise toplumda matematiğin sadece çok zekilerin başarabildiği bir şey olarak lanse edilmesidir. Zaman baskısı altında öğrencilerin problem çözmeye, matematiksel sonuç çıkarmaya zorlanması başarısızlık için birebirdir. Bu sebeplerin sonucunda öğrenci kendini başarısız görmekte veya bu konuda yeteneğinin olmadığına inanmaya başlamaktadır.
Matematik Korkusunu Aşma
Bunun üstesinden gelinmesi için öğretmene, öğrenciye ve bunun dışındaki kişilere değişik görevler düşmektedir Ben burada bir öğretmenin, öğreticinin ne yapması gerektiği üzerine durmak istiyorum. Bunun için bir formül olmamasına rağmen şunları önerebiliriz:
- Konuyu basit bir şekilde, karmaşık hale getirmeden ve zevkli bir şekilde öğrenciye sunmalı. Öğretmen konuyu işlerken çok rahat olmalı. Konuya hakim olmalı. Diğer bir deyişle cambazlık yapabilmelidir.
- Öğretmen, öğrenciler arasında aşırı rekabete mani olmalı. Öğrencilere küçük gruplar halinde çalışmaları için olanaklar sağlamalı ki problem çözme tekniklerini kendi aralarında tartışsınlar ve sonuç çıkarabilsinler. Yavaş öğrenenlere daha fazla şans tanımalı. Rekabetçi sınıflarda başarısızlık, ya yetenek eksikliği ya da başarı için gerekli gayret sarf edilmediğinden ortaya çıkar.
- Öğrencinin hızını ölçen testlerden kaçınılmalı. Zaman telaşı öğrencide tedirginlik yapmaktadır.
- Öğrencinin gayreti ödüllendirilmeli. Öğretmen, sadece cevabın sonucuna değil, çözümün nasıl yapıldığına da bakmalı. Cevaptaki bütün işlemler değerlendirilmeli.
- Öğrenci asla azarlanmamalı. Matematik korkusu olan öğrencilerin aklından geçen en önemli şey de sınıf karşısında öğretmen tarafından hakarete uğramaktır. Öğrenciyi rencide eden bu hareket üç türlü karşımıza çıkar; ya duyarsız olan bir öğretmen tarafından sözlü hakarete uğrama, veya sınıfta bir arkadaşının probleme karışması, yorum getirmesi, ya da tahtada problem ile saatlerce uzun süre baş başa kalması şeklinde olur. Değerlendirmeyi, öğrencinin yıl içerisindeki durumu ile yapmak gerekir.
- Öğretmen dersi monoton bir şekilde anlatmamalı. Öğretmenin belli aralıklarda espriye yer veren mizahi bir üslup geliştirmesi gerekir. Öğrencinin sıkılmasına zemin hazırlamamalı.
- Matematiği bir ceza olarak asla kullanmamalı. “50 tane alıştırma yap” tipinde cezalar öğrencide ters tepki oluşturur.
- Öğrenciye, matematiği nasıl anlaması ve çalışması gerektiği öğretilmeli. Matematik bir roman gibi okunmaz; yani okumakla öğrenilmez. Öğrenciye yazarak çalışması tavsiye edilebilir. Yine yazdıkları üzerine kendince bir yorum getirmesi önerilebilir.
- Erkek ve kız öğrencileri eşit fırsat sağlanmalı. Kesinlikle ayrım yapılmamalı.
- Öğretmen, konuyu anlatırken günlük olaylarla bağlantı kurmalı; matematiğin kullanılabileceği alanları öğrencilerle tartışmalı.
- Öğrencinin zorlanacağı noktalar açıklıkla ifade etmeli. Öğrencinin kafasında soru kalmamasına özen göstermeli.
- Dersi matematik tarihi ile zenginleştirilmeli. Öğretmenlerin, matematik üzerine çalışan bilim insanlarının hayatlarını anlatması gerekir. Biyografik bilgiler vermeli.
Sonuç
Matematik korkusu, kolay çözümleri bulunmayan ciddi bir problemdir. Matematikle ilgili şüphe ve çekinceden dolayı veya bu korkuyu atmak için geliştirmeleri gereken stratejileri geliştiremeyen öğrenciler, istenen seviyenin çok altında matematik bilgisine sahip oluyorlar. Ne öğrendilerse, anlamadan, ezberleyerek öğreniyorlar. Fakat kısa bir süre sonra unutuyorlar. Sınıfta negatif tavır sergileyen bir tek öğrenci, diğer öğrencilerin olumlu tavır geliştirmesini engel olabiliyor, onları rahatsız edebiliyor. Bu tip öğrencilere asla fırsat verilmemelidir. Öğretmen için matematiksel şüpheyi en aza indirmek büyük bir avantajdır. Öğrenciye okula başlamasının ilk yıllarında matematik sevgisi kazandırılması, ileriki dönemlerde olumlu sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Yani ilk yıllardan matematik eğitimi çok önemlidir. Bu konuda en büyük sorumluluk yine öğretmenlere düşmektedir.
Kaynakça
[1] R. F. Biehle & J. Snowman, Psychology Applied to Teacging, Boston, 1986.
[2] L. Boxton, Do You Panic About Math?, Heineman, London, 1982.